Gültan Kışanak’ın kızı: ‘Annem çıkarsa ilk önce mezarlarımızı görmeye gideceğiz’

Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 2016 yılından beri tutuklu bulunan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın kızı Evin Jiyan Kışanak, Gültan Kışanak’ın dava sürecini anlattı.

Azami tutukluluk süresi olan 7 yılın dolmasına rağmen annesinin tahliye edilmediğini hatırlatan Evin Jiyan Kışanak, “Keşke imkan olsa da herkes her duruşmaları izleyebilse. Çünkü aslında her duruşma yakın dönem siyasi tarihimize dair bir sözlü tarih çalışması, bir siyaset bilimi dersi gibi geçiyor” dedi.

Yeni Yaşam’dan Hüseyin Kalkan’ın sorularını yanıtlayan Kışanak, annesi tahliye olursa ilk yapmak isteyecekleri şeyin mezarlığa gitmek olacağını söyledi: “Annem köyünü çok sever, sanırım önce köyüne gideriz. Doğaya, ağaçlara, akarsulara dokunsun isterim. Orda bir de aile mezarlığımız var. Annem cezaevindeyken çok fazla sevdiğini, yakınını kaybetti. Mezarlıkta zaman kısıtı olmadan, uzun uzun sevdiklerine veda edebilsin isterim. Tutuklu yargılanmanın cezalandırmaya dönüştüğü noktalardan biri de bu sanırım. Kederimizi de paylaşamıyoruz. Güzel günlerimizi de.”

Kışanak’ın röportajından bir bölüm şöyle:

Annenizin azami tutukluluk süresinin dolmasından bu yana geçen süreci özetler misin?

Annem 25 Ekim 2016 tarihinde Diyarbakır’da gözaltına alındı. O tarihten beri de tutuklu. Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde kalıyor bugün hala. Aslında daha önce de uzun tutukluluk sebebiyle çeşitli başvurular, itirazlar yapılmıştı. Fakat yedi yılı günü gününe bitene kadar bu başvurularımız olumsuz cevaplandı ya da bazıları cevaplanmadı. 25 Ekim 2023 günü yani yedi yılın bittiği gün aslında artık azami tutukluluk süresini aşmış oldu. O gün avukatları AYM’ye bu konuda başvuru yaptılar. Daha sonra 30 Ekim 2023 tarihinde de annemin hukuki durumuna ilişkin İstanbul’da bir basın toplantısı düzenledik. Avukatları detaylıca bu konuya dair kamuoyunu bilgilendirdiler. Bütün bu süreçte yargılamanın sürdüğü mahkemeye de tahliye taleplerinde bulunuldu. Daha sonra yeniden ayrıca bir AYM başvurusu daha yapıldı. Yani aslında hukuki ve teknik olarak yapılması gereken hemen her şey yapıldı, yapılıyor.

Annenin tahliye talebinin reddedildiği son duruşmayı izlediniz, izlenimlerini anlatır mısın?

Sekiz yıldır annemin dosyalarını elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Ne yazık ki bana güven veren, tarafsız ve bağımsız bir yargılama süreci en başından beri yok. Uzun süredir çok çeşitli davalarda, çeşitli konularda, yargının bağımsızlığı basının, siyasetçilerin, halkın gündeminde zaten. Tespit var. Hepimiz, herkes bu tespiti yapıyoruz. Şimdi mesela annemin uzun tutukluluk süresi doldu. Geçti. Bir aydır herhangi bir mahkeme kararı olmadan annem tutuklu bulunuyor. İtirazlar yapılıyor. Cevap yok ya da olumsuz. Eee peki şimdi ne yapacağız? Nasıl yaşayacağız? Hani eşit vatandaşlık ilkesi? Hani adalet mülkün temeliydi? Devleti devlet yapan en temel unsur yasalardır. Toplumsal sözleşmeyle birbirimize bağlıyız, birbirimize karşı görev ve sorumluluklarımız var. Peki bu sözleşme tek taraflı işletilirse birbirimizle bağımız nasıl sürdürülecek? Korkunç bir yozlaşma ve çürümeyle karşı karşıyayız. Fakat hesaba katılmayan bir şey olduğuna inanıyorum. Yozlaşma kontrol edilebilir, yönetilebilir bir şey değildir. Bütün bu tespitler ve sorular şöyle dursun, artık bir cevaba, yeni bir yola ihtiyacımız var. Her sabah haberleri şöyle bir taradığımda en az on yeni haksızlık başlığı görüyorum. Bu herkesi rahatsız etmeli.

1994 yılında Özgür Ülke’nin bombalandığı gün Kışanak gazete binası önünde.

Bu duruşmalarda annenizin tutumunu ve yaptığı savunmaya dair neler söylersin?

Annemi sekiz yıldır sık sık duruşmalarda izliyorum. Keşke imkan olsa da herkes her duruşmaları izleyebilse. Çünkü aslında her duruşma yakın dönem siyasi tarihimize dair bir sözlü tarih çalışması, bir siyaset bilimi dersi gibi geçiyor bence. Sonuçta annem bir Kürt kadın siyasetçi olarak yargılanıyor. Dolayısıyla da yöneltilen “suçlamaların” tamamı da bu ülkede siyaset yapmaya dair. Demokratik, eşit, onurlu bir yaşamı tesis etme arayışında ve çabasında olan bir siyasetçinin yaptığı konuşmalar ve siyasi parti faaliyetlerinden yargılanıyor. Bu duruşmada da yine benzer noktalara değindi. Sorular sordu. Yargının bağımsızlığına dair de sorular sordu. Ve ekledi, “benim uzun tutukluluk sürem bitti. Lamı cimi yok. Peki ben neden hala tutukluyum” diye sordu. Gecenin bir yarısı mahkeme tutukluluk değerlendirmesini açıkladı. Annemle ilgili kısımda şöyle bir gerekçe var, iki tutukluluğu varmış. Öncelikle annemin tek tutukluğu var. Bütün dosyalar birleşmiş durumda. Kesintisiz sekiz yıldır tutuklu yargılanıyor. Daha da detaylısını avukatları açıklıyor zaten. Hadi diyelim ki bir kişinin birden fazla dosyası var, her dosya için yedi yıl azami tutuklu yargılanma mı olur? Şöyle düşünün bir kişinin 5 ayrı dosyası var, yedişer yıldan 35 yıl azami tutukluluk süresi olur mu? Soruyorum herkese. Özellikle bu konuda baroların, avukatların, insan hakları savunucularının kesintisiz açıklama yapması, bu konu üstünde durması gerekiyor. Haksızlık sarmalının bir üst seviyesindeyiz artık. Müebbet tutuklu yargılama sistemidir bunun adı.

RÖPORTAJIN TAMAMI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir