Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ikinci çeyreğine (nisan-haziran dönemi) ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı. Buna göre, GSYH 2024 yılı ikinci çeyrek ilk tahmini, zincirlenmiş hacim endeksi olarak, geçen yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde 2,5 arttı.
Üretim yöntemiyle GSYH tahmini, ikinci çeyrekte cari fiyatlarla geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 78,6 artarak 9 trilyon 949 milyar 792 milyon lira oldu. GSYH’nin ikinci çeyrek değeri cari fiyatlarla dolar bazında 308 milyar 158 milyon dolar olarak kayıtlara geçti.
Türkiye ekonomisi Kovid-19 salgını tedbirlerinin uygulandığı 2020’nin ikinci çeyreğinden sonra üst üste 16 çeyrek büyümüş oldu.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, AA muhabirine, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, ekonominin, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 2,5 büyüdüğünü belirterek, net ihracatın büyümeye 1,3 puanla pozitif katkı vermesini olumlu bulduklarını söyledi.
İhracata dayalı büyüme trendinin sağlıklı şekilde devam etmesi için en ivedi beklentilerinin kur ve enflasyon arasında zayıflayan korelasyonun sağlanması olduğunu aktaran Avdagiç, “Önümüzdeki süreçte, KOBİ’lerin TL kredilere erişim kısıtlarının gevşetilmesi, yeni yatırımlara hız kazandıracak selektif kredi politikaları reel sektörün öncelikli ihtiyacıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Avdagiç, dezenflasyon programını desteklediklerini belirterek, şöyle devam etti: “Bunun bir sonucu olarak ‘kontrollü soğuma’ sürecinde üretim ve istihdam hedeflerinin de aynı hassasiyetle gözetilmesi gerektiğine inanıyoruz. Yatırımlar kalemindeki ivme kaybı ve özellikle makina ve teçhizat yatırımları dikkatle takip edilmeli. Türkiye hiçbir şartta büyüme dinamiklerinden feragat etmemeli.”
İkinci çeyrekte enflasyonla mücadele programıyla uyumlu olarak iç tüketimde belirgin bir soğumanın gerçekleştiğini aktaran Avdagiç, “Net ihracatın büyümeye pozitif katkı vermesi değerli. İş gücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içindeki payının artması da gelir dağılımındaki iyileşme adına önemli bir veri. Hazine ve Maliye Bakanının da işaret ettiği yeni OVP’de özellikle KOBİ’lerin yeni yatırımları ve ihracatımız için tedbirler alınmasını bekliyoruz.” görüşünü kaydetti.
“Temennimiz, ekonomik programın başarılı biçimde sürdürülmesi”
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak da 2024’ün ikinci çeyreğindeki yüzde 2,5 büyümenin enflasyonla mücadele ve ekonomide sıkılaşma adımları kapsamında bir nebze beklentilerin altında kalarak piyasalarda gözlemlenen yavaşlamayı teyit ettiğini dile getirdi.
Olpak, büyümenin sektörel detaylarına bakıldığında sanayi sektörü hariç her sektörün belli oranda büyümeye katkı verdiğine işaret ederek, “Ancak hem sanayi sektörünün daralması hem de diğer sektörlerin verdiği katkının önceki dönemler ile kıyaslandığında azalması iyi analiz edilmeli. Özellikle küçük işletmelerin desteklenmesi dahil olmak üzere, sanayi üretimini ve yatırımları artıracak yeni adımların atılması önemli.” yorumunda bulundu.
Geçen dönemlere kıyasla azalsa da büyümeye en yüksek katkıyı yüzde 1,3’er puanlık katkıyla hane halkı tüketiminin yanı sıra ihracatın vermesinin önemli olduğunu kaydeden Olpak, “Yeni OVP’nin yayımlanmasını beklediğimiz bu haftada, programın seyrini bozmayacak şekilde sanayi sektörünün üzerindeki maliyetleri azaltıcı ve piyasaya güven ve moral verici önerilerin değerlendirilmesi gerektiği dönemdeyiz.” diye konuştu.
Olpak, iş dünyası olarak temennilerinin ekonomik programın başarılı biçimde sürdürülmesi ve ülkenin refahını artıracak makro hedeflere ulaşılması olduğuna dikkati çekerek, “DEİK olarak bu bağlamda atılacak adımların destekçisi olmaya ve küresel ticarette ülkemize değer katacak ticari diplomasi faaliyetlerimize tüm hızımızla devam edeceğiz.” dedi.
“Milli ekonomimizin pozitif büyüme yolculuğuna hız kesmeden devam edeceğine yönelik inancımız tam”
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Mahmut Asmalı da Türkiye ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2,5 büyüyerek pozitif büyüme eğilimini üst üste 16’ncı çeyreğe taşıdığına işaret ederek, küresel ekonomi içerisinde olumlu yönde ayrışmaya devam ettiğini aktardı.
Asmalı, yılın ikinci çeyreğine ilişkin büyüme verisi açıklanan G20 ülkeleri içerisinde 5’inci sırada yer alan Türkiye’nin Fransa, İngiltere, Almanya, Avro Bölgesi ve Güney Kore gibi öncü ülkeleri geride bıraktığını ifade etti.
Büyümenin kompozisyonuna bakıldığında parasal sıkılaşmanın etkisiyle iç talebin katkısının ivme kaybettiğini ve 1,2 puana gerilediğini belirten Asmalı, “Bu dönemde net dış talebin de büyümeye katkısı 1,3 puan olmuş, yatırımların 0,1 puanlık cüzi etkisiyle birlikte genele yayılan bir büyüme görüntüsü ortaya çıkmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
Asmalı, “Bu dönemde tarım sektörünün yıllık bazda yüzde 3,7 genişlemesinin yanı sıra inşaat ve hizmetler sektörünün sırasıyla yüzde 6,5 ve yüzde 2,9 oranında büyümesi, ekonomik büyümeye destek veren faktörler olmuştur. Bununla birlikte iç talepteki daralmayla birlikte sanayi sektöründe gözlenen yüzde 1,8’lik küçülme, büyümenin sürdürülebilirliği açısından olumsuz sinyaller vermektedir.” ifadesini kullandı.
Parasal sıkılaşma koşullarının ekonomik aktivite üzerindeki etkisini artırmasıyla yılın ikinci yarısında büyüme koşullarındaki ivme kaybının devam edeceğini dile getiren Asmalı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu noktada büyüme eğilimimizin Orta Vadeli Program hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi ehemmiyet arz etmektedir. Yeni açıklanacak OVP, Türkiye ekonomisinin hedeflerinden vazgeçmediğini kati bir şekilde göstermeli, geçmiş yıllara ilişkin kazanımların korunacağı ve geleceğe yönelik beklentilerin bu kazanımlar üzerine inşa edileceğine yönelik net mesajlar vermelidir. Bu koşullar altında MÜSİAD olarak, milli ekonomimizin pozitif büyüme yolculuğuna Türkiye Yüzyılı’nda da hız kesmeden devam edeceğine yönelik inancımız tamdır.”
“Rota belli, dengeli ve sürdürülebilir bir büyümeye doğru ilerliyoruz”
Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın da çerçevesi belli, öngörülebilir, rotasında giden bir ekonominin doğru bir politika olduğunu ifade etti.
Aydın, “Dengemizi bozan pandemi ve deprem gibi zorlukların ardından şeffaf, rasyonel, önümüzü görebildiğimiz politikalarla sürdürdüğümüz bir ekonomi yol haritamız var. Bu da bizi dengeli ve sürdürülebilir bir büyümeye doğru ilerletiyor.” görüşünü paylaştı.
Tüm şartlar düşünüldüğünde ekonomik açıdan büyüyor olabilmenin mevcut politikaların hedefleri doğrultusunda yürütüldüğüne işaret ettiğini belirten Aydın, “Özellikle iç ve dış talepten gelen 1,2 ve 1,3’lük oranlar ile dış talebin pozitif katkısını çok önemsiyoruz.” diye konuştu.
Aydın, gelişen ve dengeli bir büyüme ile ekonomik refahını artıran bir Türkiye’nin en büyük idealleri olduğuna işaret ederek, şunları dile getirdi:
“Bu bağlamda lokomotif sektörlerde artışın gözlenmesi iyi bir veri olmasına karşın sanayi sektörünün yüzde 1,8 azalması finansman açısından bu sektörümüzün desteklenmesi ve çağrılarına daha çok kulak verilmesini gerektiriyor. Rota belli, dengeli ve sürdürülebilir bir büyümeye doğru ilerliyoruz. Rasyonel ve şeffaf politikalar yürütüldükçe, sahadan gelen çağrılara kulak verildikçe arzulanan ekonomik getiriler de beraberinde gelmeye devam edecektir.”
“Enflasyon ve cari açığın düşürülmesi hedefinden taviz verilmemesi gerektiğinin farkındayız”
İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz da Türkiye ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2,5’lik bir büyüme elde ederek salgından bu yana pozitif büyümesini sürdürdüğünü söyledi.
Kopuz, halihazırda fiyat istikrarının tesisi için uygulanan sıkı para politikası ve mali disiplin ile devam eden süreci dikkatle takip ettiklerini vurgulayarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu süreçte, yüksek kredi maliyetlerinden dolayı işletme sermayesine artan ihtiyaç sebebiyle zayıflayan sanayi üretiminin ve aynı şekilde iç talebin büyümeye katkısının sınırlı olacağını öngörmekteydik. Zira öncü veriler enflasyonda olduğu gibi büyüme hızında da bir dengelenmeyi işaret ediyordu. Nitekim birinci çeyrekteki güçlü tüketim harcamalarının, ikinci çeyrekte devam etmediğini gördük. Aynı şekilde sanayi üretiminde de son aylarda firmaların özellikle işletme sermayesi için nakit akışında zorlandığı durumları gözlemliyorduk. Bu bakımdan, önümüzdeki günlerde açıklanacak olan 2025-2027 Orta Vadeli Program’da enflasyonla mücadelede kararlılık hedeflerinin yanı sıra büyüme öngörülerinde dengelenme beklentisi de hedeflere yansıyacaktır.”
Nitelikli bir büyümeyle yola devam ederken, enflasyon ve cari açığın düşürülmesi hedefinden taviz verilmemesi gerektiğinin farkında olduklarını kaydeden Kopuz, “Bununla birlikte, işletmelerin finansmana erişimi ve nitelikli eleman konularında atılacak adımlar, önümüzdeki dönemde reel sektör güvenini önceki seviyelerine getirmek adına anlamlı olacaktır.” dedi.
Kopuz, tarım sektörünün yüzde 3,7 büyüyerek ekonomiye katkı veren alanlardan birisi olduğuna işaret ederek, iklimsel sınamaların rekolteler üzerindeki olumsuz etkilerine rağmen, 3. çeyreği kapsayan hasat döneminin tarımsal büyümeye daha fazla katkı vermesini ümit ettiklerini belirtti.
Ali Kopuz, “Burada önemli olan ilk kez 3 yıllık açıklanan destekleme modeliyle işaretlerini gördüğümüz planlı tarımsal üretime geçişten taviz verilmemesidir.” görüşünü bildirdi.